Kalp ve damar hastalıklarının belirlenmesinde büyük önem taşıyan anjiyo, el bileğinden gerçekleştirilen uygulamayla hastalara büyük kolaylık sunuyor. Bu yöntemle anjiyo operasyonu giderek kolaylaşırken, hastaların hastaneye yatmasına gerek kalmıyor. Sadece 5-10 dakika süren bu işlem sonrasında anjiyo olan hastalar işlerine bile dönebiliyor. Kalple ilgili sorunların tedavisinde el bileği damarının kullanılmasının, işlem sonrasında istenmeyen komplikasyonların azalmasını sağladığını belirten Anadolu Sağlık Merkezi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Ertan Ökmen 15 soruda el bileğinden anjiyo yöntemini anlattı.

1) Anjiyo kararı nasıl alınıyor?

Herkese anjiyo yapılması gerekmiyor. Bunun belli kriterler var. Efor testi bozuk olan, ekokardiyografisinde sorun çıkan, göğüs ağrısı yaşayan hastalarda tüm bilgileri toplayıp anjiyo yapıp yapmayacağımıza karar veriyoruz. Daha sonra, yöntemler konusunda hastaya bilgi veriyoruz.

2) Hastalar anjiyo yöntemini belirlerken tereddüt yaşıyor mu?

Aslında hasta yöntemi belirleme konusunda değil, anjiyo yapılması ya da yapılmaması konusunda tereddüt yaşıyor. Anjiyo binde 1’in altında hayati riski olan bir yöntemdir. Ortaya çıkabilecek riskler de genellikle anjiyoda giriş yeriyle ilgili oluyor.

3) Anjiyonun el bileğinden yapılmasının avantajları nelerdir?

Halk arasında "domuz gribi" olarak bilinen Pandemik A (H1N1) virüsüne karşı yüzey temizliği çok önemli. Peki bu konuda nelere dikkat etmek lazım?

Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) Bulaşıcı Hastalıklar Komisyonu üyesi Yardımcı Doç. Dr. Esin Kulaç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "domuz gribine" karşı okulların, toplu taşıma araçlarının ve kamuya açık alanların ilaçlandığını hatırlatarak, "Ancak ilaçlamada kullanılan maddelerin içeriği ve yapılan işlemin bilimselliği konusunda şüpheler bulunmaktadır. Ayrıca bu maddelerin gereksiz ve fazla kullanılması da insan sağlığına zarar verebilmektedir" uyarısında bulundu.

Güneş ışığına oldukça duyarlı olan grip virüsünün, başlıca bulaşma yolunun damlacık yoluyla olduğunun bilindiğini anlatan Kulaç, diğer damlacık yoluyla bulaşan mikroorganizmalarda olduğu gibi sıklıkla kapalı ortamlarda bulaştığını söyledi. Kulaç, bu nedenle ev, okul, hastane bekleme salonu, iş yeri ve otobüs gibi kapalı alanların iyice havalandırılmasının, pandemik gribin bulaşmasını önlemede etkin bir kontrol yöntemi olduğunu vurguladı.

-"JELİN EL YÜZEYİNDE İYİCE KURUMASI BEKLENMELİ"-
Kulaç, hasta kişilerin öksürüp hapşırmasıyla havaya yayılan enfekte damlacıkların, bir süre havada asılı kaldıktan sonra sandalye, masa, kapı kolu, klavye gibi yüzeylere bulaşabildiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Ortam ısısı, nem oranı, güneşlenme durumu ve yüzey özelliği gibi etkenlere bağlı olmakla beraber, grip virüsünün bu yüzeylerde 2-48 saat arasında canlı kalabildiği rapor edilmektedir.

Domuz gribi aşısı konusundaki tartışmalar sürerken aileler de çocuklarını koruma konusunda endişeli.

"Çocuğum hasta. Hekimimiz "büyük olasılıkla 2009 H1N1 (Domuz) Gribi" olduğunu söylüyor. Ancak test yapılmadı, emin değiliz. Peki bu durumda H1N1 aşısı yaptırmalı mı, yaptırmamalı mıyım?" Anadolu Sağlık Merkezi'nden Genel Cerrahi uzmanı Prof. Dr. Metin Çakmakçı bu sorunun cevabını açıklıyor.

Bu sıralar özellikle okul dönemindeki çocuk anne-babalarının en merak ettiği soru…

Domuz (H1N1) gribi salgını devam ederken okulların ailelere gönderdiği aşılanma belgeleri ebeveynlerin kafasında soru işareti oluşturuyor. Birçok anne baba aşı yaptırıp yaptırmamak konusunda kararsız kalıyor. Anadolu Sağlık Merkezi (ASM) Tıbbi Direktörü, Genel Cerrahi uzmanı Prof. Dr. Metin Çakmakçı, salgının giderek artacağına ve en etkili korunma yolunun ise aşılanma olduğuna işaret ediyor.

Merak edilen bir başka nokta, bu dönemde yaşanan tüm griplere Domuz gribi olarak yaklaşılması. Peki bu durumda gribal enfeksiyon geçirenlerin aşılanması gerekiyor mu, gerekmiyor mu?

Posted by Arif

Kronik organ yetmezliği, bağışıklık sistemi ve kan hastalığı bulunanlarla 6 ay ile 5 yaş arası çocukların “domuz gribi”ne karşı aşı uygulaması yarın başlıyor.

Bu kapsama giren, aşı yaptırmak isteyenlerin sağlık ocakları veya aile sağlığı merkezlerine başvuruların kendi beyanları yeterli olacak, herhangi bir belge istenmeyecek.

Yarından itibaren sağlık ocakları veya aile sağlığı merkezlerine başvurup durumlarını beyan ederek aşı yaptırabilecek olanlar şunlar:

“-Kronik bronşit, KOAH ya da astım gibi kronik akciğer hastaları,
-Kronik kalp-damar hastaları, kalbinde doğumsal delik, damar ve kapak darlığı, kalbin bölümleri arasındaki bağlantı bozukluğu gibi rahatsızlığı olanlar,
-Özellikle diyalize giren kronik böbrek hastaları,
-Şeker başta olmak üzere metabolik hastalığı bulunanlar,
-Siroz başta olmak üzere kronik karaciğer hastaları,
-Anemi ve lösemi gibi kan hastalığı bulunanlar,
-Kanser hastaları,
-Bağışıklık sistemini baskılayan diğer rahatsızlıkları olanlar.”

6 ay ile 5 yaş altındaki çocuklara da aile onayı alındıktan sonra aşı yapılacak.

Posted by Arif

Domuz gribine karşı kronik hastalığı bulunanlarla 5 yaş altındaki çocukların mutlaka aşı yapılması gerektiği bildirildi.

“Hastalığın, altta yatan kronik hastalığı olanlarla 5 yaş altındakilerde diğer yaş gruplarına göre daha ağır seyrettiğini” belirten Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Alpay Azap, hayatını kaybedenlerin büyük bölümünün bu gruba girdiğine işaret etti.

“Sağlık Bakanlığının yarından itibaren domuz gribine karşı aşı uygulamasının başlayacağını bildirdiği bu gruptakilerin mutlaka aşı yaptırmaları gerektiğini” ifade eden Azap, şöyle konuştu:

“Hastalık mevsimsel gripten farklı olarak 5 yaş altında daha ağır seyrediyor. Ama asıl 24 yaş altı risk içeriyor. 5 yaş altı aşılandıktan sonra 24 yaş altındakilerde aşılamaya devam edilecek. Yaş düştükçe hastalığın ağır seyretme riski artıyor. Burada hastalığa yakalanma riskinden bahsetmiyoruz. Bizim için önemli olan yakalandıktan sonra hastalığın ağır seyretme riskidir. Hastalığa yakalandıklarında ağır seyretme riski olanların mutlaka aşıyla korunmaları gerekiyor. Çünkü aşıdan daha etkili bir koruyucu önlemimiz yok.”

Yarından itibaren sağlık ocakları veya aile sağlığı merkezlerine başvurup durumlarını beyan ederek aşı yaptırabilecek olanlar şunlar:

Türk bilim adamı Salih Şanlıoğlu ve ekibinin, şeker hastalarının birkaç yıl bile olsa insülin enjeksiyonu olmadan yaşamalarına olanak sağlayan “adacık nakli”ni gen tedavisiyle geliştiren ve sıçanlarda bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar kullanmadan başarıya ulaşmasını sağlayan araştırması, ABD'de yayımlanan Human Gene Therapy dergisine kapak oldu.

Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Gen Tedavi Ünitesi Başkanı Prof. Dr. Salih Şanlıoğlu ve ekibi, dünyada yaklaşık 250 milyon diyabetli hastanın 25 milyonunu oluşturan insüline bağımlı (Tip 1) diyabet hastasının birkaç yıl da olsa insülin enjeksiyonsuz yaşamalarına olanak sağlayan “adacık nakli”nin, bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar kullanmadan başarıya ulaşması için deneysel gen ve hücre tedavi metodu geliştirdi.

İnsüline bağımlı şeker hastaları için ümit vaad eden TÜBİTAK destekli araştırma, ABD'de yayımlanan Human Gene Therapy dergisinin ekim ayı sayısına kapak oldu.

Prof. Dr. Şanlıoğlu, yüksek kan şekeri seviyesini normal düzeye indirmek için insülin bağımlı şeker hastalığının tedavisinde standart rutin uygulama olarak hastalara günlük kan şeker düzeyi takibi ve periyodik insülin enjeksiyonu önerildiğini vurguladı.


Domuz gribi ile yaşıyor, onunla yatıp kalkıyoruz.

Dost sohbetleri, gazete haberleri ve televizyonlarda hep o var. Aklıma “Samimiyeti böyle sürdürürsek bulaşmayı nasıl önleyeceğiz” diye sormak bile geliyor ama sırada başka sorular var...

Sık sorulan soruların başında, “alınması gereken önlemlerin neler olduğu” geliyor. Korunmanın temel noktalarını aslında hepimiz çok iyi öğrendik:

“Gripli olanlardan en az bir metre uzak duracağız, gripsek öksürürken aksırıp hapşırırken ağzımızı, burnumuzu kâğıt mendille kapatacağız ve hemen o mendilleri çöpe atacağız. Hasta olduğunu bildiğimiz kişilerin eşyalarını kullanmayacağız, özellikle aynı havlulara elimizi, yüzümüzü sürmeyeceğiz.

Mümkünse onların istirahat ettikleri odayı ayıracağız, aynı yatağı paylaşmayacağız, onlarla kesinlikle öpüşüp koklaşmayacağız. Hasta olsun olmasın herkesle başımızla, gözlerimizle selamlaşacağız.

Özetle bu kış el sıkmayı, sarılıp kucaklaşmayı kesinlikle unutacağız. Sırası gelmişken şimdiden hatırlatalım: Bayramda el öpmek de yok! Büyüklerimize saygılarımızı, sevgilerimizi bildireceğiz ama bunu sözle, gözle ifade edeceğiz.”

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar son günlerde en çok tartışılan konulardan biri. Birçok kişi GDO’nun ne anlama geldiğini yeni yeni öğrenirken bazılarına göre sağlığı tehdit eden en zararlı organizmaları bazılarına göre ise hiçbir zararı olmayan ürünleri temsil ediyor.

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar kısacası GDO hayatımıza Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın yeni yönetmeliğiyle girdi. Bu yönetmelik GDO’lu ürünlerin ithalatını kolaylaştıracak maddeler içeriyordu.

Kansere yol açabilir

Bazı uzmanlar genetiğiyle oynanmış bu ürünlerin insan sağlığını önemli derecede tehdit ettiğini, insan sağlığı üzerindekileri etkileri için yapılmış bir bilimsel araştırma olmadığını belirtiyorlar. Bu ürünlerin zararlı olduğunu savunanlar GDO’lu ürünlerin alerji başta olmak üzere antibiyotiklere karşı dayanıklılık oluşması, organ yetersizliği ve kanser gibi hastalıklara neden olduğunu belirtiyorlar.

Hazır gıdalara dikkat

Domuz gribinden doğal kürlerle korunmanın yollarını biliyor musunuz?

Domuz gribi yurt genelinde hızla yayılırken koruyucu önlemler de artıyor. temizliğin önemli olduğu kadar sağlığı koruyucu doğal kürler de korunmada büyük önem taşıyor. Doğal besinlerle nasıl korunacağımız konusunda Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu ile görüştük.

Domuz gribinden korunmanın yolları nelerdir?

Grip virüsü sürekli mutasyon geçirmektedir. Yani, genetik yapısını değiştirmektedir. Her yıl geliştirilen grip aşısı bir önceki yıla ait grip aşısından farklıdır. Genetik yapısını sürekli değiştiren grip virüsü zaman içerisinde kendine uygun (çoğalabileceği) farklı konaklar bulabilir. Zaman içerisinde değişen genetik yapılarından dolayı hayvanlara konak olarak yerleşebilmiştir.

Gripten korunmak için ne yapılmalı?

İnsanların toplu halde bulundukları (otobüs terminalleri, hava alanları gibi ) ortamlarda uzun bekleme yapılmaması, kapalı mekan eğlence yerlerinde mümkün olduğu kadar tercih edilmemeli. El temizliğine özen gösterilmeli. Anti bakteriyel mendillerin grip virüsüne karşı bir koruyucu olmadığının bilinmesi; el temizliğinin mutlaka akar su altında sabunla yapılması gerekir. Yakın temastan kaçınılması (el sıkışmak, öpüşmek) gerekir. Karaciğer metabolizmasının ve bağırsak florasının sağlıklı çalışması gribe karşı savunmada önemlidir.

Posted by asya

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar kimine göre insan sağlığını tehdit ediyor ve sadece bazı ülkelerin çıkarlarına hizmet ediyor kimine göre ise söylendiği gibi sağlığa zarar vermiyor. Peki nedir bu GDO dedikleri?

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar yani GDO’lu ürünler, doğal yollarla asla oluşmayacak bitkisel ya da hayvansal mutasyonlara genetiği değiştirilmiş organizmalardır yani labaratuar ortamında değiştirilen ürünlerdir. Fakat bu ürünlerin insan sağlığına birçok zararı olduğu da bilinmektedir. Örneğin marketten aldığınız gofretin içinde ya da evinizde kullandığınız mısır özü yağında bu ürünlerden olduğunu biliyor musunuz?

İnsanlar üzerindeki yan etkiler bilinmiyor

İstanbul Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kenan Demirkol bu ürünlerin insan sağlığı üzerinde oldukça büyük zararları olduğunu altını çizerek belirtiyor ve uyarıyor; “Kesinlikle hazır gıda maddesi tüketmeyin. Çünkü bu hazır gıda maddeleri içinde GDO bulunmaktadır.”

Alerji yapabiliyor

Havanın soğuması ile birlikte hastalıkların oluşum sıklığı artmaktadır. Mevsimin değişikliğine bağlı olarak halsizlik, isteksizlik, baş ağrısı ve yorgunluk ilk belirtilerdir.

Grip, soğuk algınlığı, bronşit gibi pek çok hastalık da kendini göstermeye başlamaktadır. Bağışıklık sistemimizin güçlü olması bu dönemde çok önem kazanmaktadır. Bizi enfeksiyondan koruyan ve toksik ajanlarla savaşan bağışıklık sistemimizdir. Güçlü bir savunma mekanizması oluşturmanın temelinde ise; yeterli ve dengeli beslenme ve antioksidan besinlerce zengin beslenme yer almaktadır. Dünya Sağlık Örgütü bu dönemde vücut direncindeki azalmaya dikkat çekerek antioksidan etkiye sahip olduklarından A, C, E vitaminlerin, selenyum, çinko, magnezyum gibi minerallerin, omega - 3 ve omega - 9 yağ asitlerinin alımını artırmayı önermektedir. Tabi ki öncelik bu öğelerin besinlerden doğal olarak alınmasıdır. Memorial Ataşehir Tıp Merkezi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Şefika Aydın Selçuk, “Doğru beslenerek gripten korunmanın yolları” hakkında bilgi verdi.

Sağlıklı olmak sağlıklı beslenmekle devamlılık kazanır

Yeterli ve dengeli beslenmeyi ihmal etmeden eti, sütü, sebzeyi, meyveyi, tahılları mutlaka tüketmeliyiz. Önceliğimiz hep taze sebze ve meyveyi doğal beslenmeyi tercih etmek olmalıdır. Çeşitli besinlerden beslenmeyi hep vurgulasak da siz bu enfeksiyona sık yakalanabileceğimiz dönemde aşağıda belirtilen vitamin ve mineralleri içeren gıdaları sofralarınızdan hiç eksik etmeyin.

Domuz gribine karşı kullanımı yaygınlaşan maskenin etkinliğini artırmak için bazı konulara dikkat edilmesi gerekiyor.

Erkeklere tıraş olduktan sonra maske takmaları, maskenin bir kişi tarafından kullanılması ve başkasıyla paylaşılmaması tavsiye ediliyor.

3M Türkiye firması yetkililerinden aldığı bilgiye göre, Domuz gribi salgınının başlamasının ardından maskeye olan talep arttı.

Fabrikalarındaki üretimin yüzde 80 arttığını ifade eden şirket yetkilileri, maskelere diğer ülkelerden de yoğun talep olduğunu belirtti.

Talepleri karşılamak için üretimlerini 2 kat artırmayı planladıklarını dile getiren yetkililer, maske üretimi yapan diğer firmaların da yoğunluk yaşadığını söyledi.

Maskelerin kullanımı konusunda vatandaşların dikkatli olmasını isteyen yetkililer, bir maskeyi sadece bir kişinin kullanması ve başkasıyla paylaşmaması gerektiğini belirtti.

Astım hastalarının maske kullanmadan önce mutlaka doktora başvurmaları gerektiğini vurgulayan yetkililer, şu açıklamalarda bulundu:

İlk aşı Ankara İl Sağlık Müdürü ile sağlık çalışanlarına yapıldı.

Halk arasında “Domuz Gribi” olarak bilinen “Pandemik A H1N1” virüsüne karşı koruyucu bir önlem olarak yurt dışından sipariş edilen aşıların kontrollerinin tamamlanmasının ardından aşılama başladı. Aşı, ilk olarak sağlık personeline uygulandı.

Uygulama kapsamında yaklaşık 350 bin sağlık personeli ile henüz yola çıkmamış hacı adaylarına aşı yapılacak.

Aşıların Türkiye'ye gelen ilk partisinden alınan numuneler Hıfzıssıhha Laboratuvarlarındaki kontrolleri tamamlanmış ve testlerde bütün sonuçların olumlu olarak çıktığı açıklanmıştı.

500 bin dozluk Novartis üretimi ilk parti aşılar, 81 ilin sağlık müdürlüklerince sağlık kuruluşlarına sevk edildi. Pandemi Bilim Kurulu'nun verdiği kararlar dahilinde planlanan ve icra edilen “H1N1 Aşı Uygulamaları ve Takvimi”ne göre, ilk aşı uygulamaları “sağlık personeline ve henüz yola çıkmamış hacı adaylarına” bugün yapılmaya başlandı. Uygulamayla yaklaşık 350 bin sağlık çalışanına aşı yapılması öngörülüyor.

Domuz gribi salgını nedeniyle okulların tatil edildiği bu günlerde veliler çocuklarını gribal enfeksiyonlardan nasıl koruyacağını düşünüyor.

Uzmanlar, çocukları influenza ve üst solunum yolu enfeksiyonlarından korumanın ilk adımının bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi olduğuna dikkat çekiyor. Aşıların düzenli yapılması, sağlıklı beslenme, kaliteli uyku çocukların bağışıklık sisteminin güçlenmesi açısından önem taşıyor. Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Neşe Karaaslan Bıyıklı, çocuklarda bağışıklık sistemi güçlendirilmesinin yollarını anlatıyor.

Yeni doğanların, süt çocuklarının ve oyun çocuklarının bağışıklık sisteminin yeterince güçlenmemiş olması enfeksiyon hastalıklarına daha kolay ve sık yakalanmalarına neden olabiliyor. Bunun dışında altta yatan kronik akciğer hastalığı, kalp hastalığı, böbrek hastalığı, kan hastalığı, beslenme yetersizliği olan çocuklarda enfeksiyon daha ağır seyredebiliyor. Okul çocuklarının yoğun sınav ve ders dönemlerinde yorgunluk, aşırı stres nedeni ile vücut dirençlerinin düştüğü biliniyor.

ERCİYES Üniversitesi Hakan Çetinsaya Deneysel ve Klinik Araştırma Merkezi Tıbbi Farmakoloji Uzmanı Dr. Ahmet İnal, domuz gribi virüsüne karşı ceviz ve sirkenin etkili olduğunu söyledi.

Farmakoloji Uzmanı Dr. Ahmet İnal, Domuz gribi diyeti yapmak isteyenler için önerilerde bulundu. Diyet için çok fazla para harcamaya gerek olmadığını belirten Dr. İnal, “Akşamdan 1 bardak suya 1 tatlı kaşığı elma sirkesi ve 1 adet ceviz konularak sabah kadar bekletilir. Sabah kahvaltısından önce içilen su bağışıklık sistemini güçlendirir. Yine kahvaltıdan önce 1 avuç siyah çekirdekli üzüm yenmeli, üzümün çekirdekleri ağızda ezilmelidir. Ayrıca eğer kokusundan rahatsız olunmuyorsa 1 veya birkaç diş sarımsak çiğnenerek yenmelidir. Sabah ve öğle arasında ise ekinezya çayı virüse karşı iyi gelecektir. Öğlen ise bol proteinli gıdalar (yağsız et, derisi alınmış tavuk eti, balık) yenmeli, yanında bol yeşil yapraklı bitkiler (tere, roka, dere otu, maydanoz) tüketilmelidir” dedi.

NANE LİMON ÇAYI

Küresel grip salgını gün geçtikçe artıyor. Salgına karşı üretilen ilaç ve aşı yöntemlerine başvurmadan önce vücudun doğal immün sistemini korumak ve güçlendirmek için sağlıklı yaşam kurallarını uygulamak çok önemli.

Unutmamamız gereken şey, vücudumuzun doğal bağışıklık sisteminin bizi en iyi koruyan mekanizma olduğudur.

Bağışıklık sistemini güçlendirmenin yolları:

- Yeterli ve dengeli beslenmeli. Vücudun yapıtaşı protein kaynaklarını almak çok önemlidir; yumurta, kırmızı et, tavuk ,balık, peynir, süt, yoğurt tüketmeli. Ayrıca omega 3 içeriği nedeni ile balık ve balık yağı ile yağlı tohumlar tercih edilmelidir.

- Hazır gıdalardan, işlenmiş ve yoğun katkı maddesi içeren gıdalardan uzak durun

- Vücudun fiziksel olarak dinlenmesi için mutlaka düzenli ve kaliteli uyku önemli.

- Egzersiz yaparak vücut direncinizi kuvvetlendirin. Hergün en az 30 dk yürüyüş yapın veya haftanın minimum 3 günü 45 dk egzersiz yapın.

Denizlili esnaf, domuz gribine karşı üzüm çekirdeği tozuyla savaş açtı.

Bayramyeri'ndeki satış mağazasıyla faaliyet gösteren Öktaş Limited Şirketi, ‘Gari’ markalı üzüm çekirdeği tozunu domuz gribi (H1N1) ile mücadele için çevredekilere ücretsiz dağıtmaya başladı.

Firmanın sahibi Mehmet Ökti, 5 gramlık poşetler içinde bulunan üzüm çekirdeği tozunun bal, pekmez ve süt ile karıştırılıp tüketilmesi halinde vücudun direncini arttırarak, insanları domuz gribinden koruyacağını ileri sürdü. Beş yıldan bu yana üzüm çekirdeği tozu üzerinde bilim adamlarının da desteği ile araştırmalar yaptığını anlatan firma sahibi Mehmet Ökti, üzüm çekirdeğinin öğütülerek elde edilen unundan, bugüne kadar, bayatlamayan ve raf ömrü daha uzun olan ekmek, pasta, tatlı, lokum, simit ürettiğini, hatta kahve bile yaptığını hatırlattı.

Posted by asya

Domuz gribine yakalanmaktan korkuyorsanız bu besinleri tüketmeye dikkat edin...

Bilim adamları aşıdan önce dikkat edilmesi gereken noktanın bağışıklık sistemini güçlü tutmak olduğuna dikkat çekti. Bunun yanında hastalığa yakalandığınız zaman virüsü yenebilmek için de en önemli önkoşul bu. İşte bağışıklık sistemini domuz gribine karşı güçlü tutmak için tüketmeniz gereken gıdalar:

Kırmızı biber: Portakalda bulunan C vitamininin 2 katını içerir. C vitamini gribin etkisini yüzde 80 oranında azaltabilecek kadar güçlü bir silahtır.

Balık: Omega 3 tüketimini artırarak grip ve benzeri enfeksiyonları uzakta tutabilirsiniz. Haftada 2 porsiyon balık tüketilmeli.

Soğan: Doğal antibiyotikler içerir. Bunun yanında gribe karşı bağışıklık sistemini güçlendiren “quercetin” isimli bir madde de bulundurur.

Sarımsak: Sülfür maddesi grip sezonunda bu hastalığa yakalanma riskini 2.5 kat azaltıyor ve virüsü öldürme özelliği de bulunuyor. Taze sarımsak daha etkili.

Domuz gribini yenmek için beslenme şeklinize de dikkat etmeniz gerekiyor

ANTALYA Gazipaşa Devlet Hastanesi Başhekimi Dr. Mehmet Çınar, kalsiyum, demir ve çinko yönünden zengin olan keçiboynuzunun vücudun bağışıklık sistemini güçlendirdiğini belirterek, “Domuz gribine karşı keçiboynuzu tüketin” dedi.

Keçiboynuzunun bazı hastalıkların yanı sıra domuz gribinden korunmak için en iyi yiyeceklerden biri olduğunu kaydeden Başhekim Dr. Çınar, “Keçiboynuzu gelişmekte olan ve okul çağına gelen bir çocuğun A, B, D ve E vitaminlerini karşılamaktadır. Bu vitaminler insanlarda kansızlığı önlediği ve bağışıklık sitemini düzenlediği gibi fiziksel gelişmede de faydalı olmaktadır. Keçiboynuzunun özellikle çocuklarda görünen astım, alerjik bronşit, grip ve akciğer kanserine karşı koruyucu bir özelliği vardır” diye konuştu.

Dr. Mehmet Çınar, Gazipaşa halkının Domuz gribi salgınından dolayı tedirgin olduğunu, her gün onlarca kişinin kendilerinden bilgi edindiğini söyledi. Dr. Çınar, domuz gribinden mevsimsel grip enfeksiyonundan korunmak için alınan önlemlerle korunulabileceğini kaydetti. Dr. Mehmet Çınar, “Kişilerle yakın temastan uzak durmak, ellerimizi sık sık yıkamak, beslenmemize dikkat etmek bizi hastalığa karşı koruyacaktır” dedi.

Posted by Serrâ

Soğuk algınlığı ve grip mevsimi geldiği zaman, birçok insan şifa bulmak için ecza dolabına yönelenir, gerekli durumda tabii ki ilaç takviyesi önemlidir. Ancak ecza dolabı yanında mutfak dolabı ve buzdolabı da önemli bir savaşçıdır. Özellikle riskli grup olarak gördüğümüz çocuklar, hamileler ve yaşlılar için beslenme, bu dönemde daha da büyük önem kazanır.

Bağışıklık sisteminin tüm sağlık durumundan etkilenmesi konusunda hiç şüphe yok. Ve ölçülü bir beslenme konusunda tüm dünya beslenme uzmanları birleşiyor. Renklerine göre sebze ve meyvelerde bulunan gıdalar, bağışıklık sisteminin fonksiyonunu destekleyen antioksidanlar olarak görev yapar. Harvard Tıp Fakültesi Beslenme Bölümü Yardımcı Direktörü Prof. Dr. George L. Blackburn, “Beslenmenin, bağışıklık sisteminde çok önemli bir yeri vardır. Bir veya daha fazla gerekli gıdanın eksikliği, bağışıklık sisteminin en üst derecede işlev görmesini engeller” diyor.

Dengeli beslenme
Ölçülü ve dengeli beslenmenin; gün içinde her besin grubundan yeterli miktarda almakla sağlandığını, böylece ihtiyacımız olan protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve mineralleri de alacağımızı artık biliyoruz. Bugünkü yazımda, bunun için ne yapmamız gerektiği üzerinde durarak, bu mevsimi daha sağlıklı geçirmeniz için size ışık tutmaya çalışacağım.


Son yorumlar