Zihin yapısı ve çalışma sistemi nasıldır?

Zihin yapısı ve çalışma sistemi nasıldır?

İNSAN ZİHNİNİN EN ÖNEMLİ ÖZELLİĞİ KENDİNİN FARKINDA OLABİLMESİDİR

Öncelikle insan zihniyle diğer canlıların zihni arasında bir ayrım yapmak lazım. Bu ayrım, bilimsel olarak beyinden yola çıkarak koyabileceğimiz bir yargı değil ama dışarıdan baktığınızda insanlarla diğer canlılar arasında bir seviye ve kalite farkı var.

Çünkü insan zihninin en önemli özelliği kendinin farkında olabilmesi ve bir başka canlının, bir insanın zihninin nasıl çalıştığına dair bir fikre sahip olabilmesi. İnsan zihninin böyle kendi dışına uzanan bir tarafı var. Şimdi bilimsel teoriye baktığınız zaman genel kabul edilmiş kanıya göre beynimiz, zihnimizin kaynağı. Beynin içerisindeki o et yapısı, hücreler, onların bağlantıları bizim zihin dediğimiz hadiseyi ortaya çıkarıyor. İşte materyalist bakış açısından baktığınızda madde dışında başka bir açıklama orada kabul görmediği için ruh, bilinç, anılar vs. dediğimiz her şeyin beyindeki bu bağlantılardan ortaya çıktığı bir önvarsayım olarak kabul edilir ve onun üzerine gidilir. Ama bu bir varsayımdır ve bunu gerçekleyecek bir bilimsel delil şu anda yoktur. Bunu net olarak bütün materyalist bilim adamları da söyler, din adamları da söyler. Bu varsayımı koyup ona göre araştırma yaptığınızda buna benzer onun getireceği bazı sonuçları da zaten doğal olarak görüyorsunuz. Ama hala açıklayamadığımız çok ciddi şeyler var. İşte insanda bu bilinç niye var, nerede?

Bilinç derken, kendi kendinin farkında olmak anlamında kullanıyoruz bunu. Ya da dokunma, tatma, görme, koklama gibi bir sürü farklı duyunun nasıl olup da bir Sinan Canan algısı içerisinde tek bir kişi olarak algılanabildiğini ve bunun biyolojik faydasının ne olduğunu bilmiyoruz. Yine hafızanın nerede depolandığını bilmiyoruz. Beynimizde bir sürü bilgi var, yeri belli değil. Bütün bunlar henüz açıklanamayan noktalar. Bir grup zihin felsefecisi de şunu söylüyor: “Beyin, zihin için önemli. Zira beynin bir yerine hasar verdiğinizde zihnin belli fakülteleri bozuluyor ama bu bir radyo linktir. Aslında insan dediğimiz varlığın özü, beden dışına uzanan ruh sağlığı ya da başka bir frekans yapısıdır ve beyin, onu algılayacak karmaşık bir antendir. Bu anten bozulursa, algı da bozulur.” Zaten bizim de iddia ettiğimiz gibi mutasavvıflar ya da bugünkü âlimler olsun, onların da yaklaşımı buna çok yakın.

Tabi bilinçsel olarak hiç bilmediğimiz bir enerji tipiyle bir şeyi açıklamak, bugünün bilimi açısından çok makul ve mantıklı değil. Ama ben bilim adamı olarak açıkçası beynin, insan ruhu denen daha yüksek madde ötesi bir şeye aracılık ettiğini varsaymanın bir zarar getirdiğini görmedim. Bunu varsayarak bazı çalışmalarımızı yürütüp ona yönelik olarak bir şeyler elde edebilirsiniz. Ama işin özü zihin dediğimiz şeyin ne olduğunu daha bilimsel olarak bilmiyoruz. ‘Ruhun mahiyetini soruşturmayın’ derler. Çünkü maddî dünyayla çalışmaya alışmışız. Gayri maddî bir şeyin nasıl olabileceğine dair ancak afakî tefekkür yaparsınız. Çok böyle derinleşebileceğimiz bir şey değil. Dolayısıyla bazı konular (?) işareti olarak kalıyor.

İnsanlar düşünürken, hareket ederken, semboller ve algılar üzerinden hareket ediyor. Biz şöyle düşünüyoruz: “Allah bizi yeryüzüne gönderdi. Benim iradem var, istediğimi yaparım. Gezerim, tozarım, alışveriş yapar, istediğim gömleği giyerim. İstediğim hoşuma gider, istemediğim hoşuma gitmez” gibi benmerkezci bir yapı var gibi görünse de -sizin konuşmalarınızdan algıladığıma göre- esasında hiçbir şey asla öyle değil. Fizik değil. Kontrol eden bir yapı var.

Doç. Dr. Sinan Canan
Top