warning: Creating default object from empty value in /home/icom/domains/ihya.com/public_html/saglik/modules/taxonomy/taxonomy.pages.inc on line 33.

Kanser

Kanser önemi giderek artan bir sağlık ve yaşam sorunudur. Ölüm nedeni olarak, kalp ve damar hastalıklarının hemen ardından gelmektedir.

Kanser, bazı etkilerle değişime uğramış hücrelerin, gerek yerel ve gerek uzak noktalarda kontrolsüz olarak çoğalıp büyümelerinin sonucu oluşan habis hastalıklar grubudur.

Yurdumuzda en sık görülen kanserler erkeklerde akciğer, prostat, kalın barsak, rektum, mide ve pankreas; kadınlarda meme, akciğer, kalın barsak, rektum, serviks, over, mide ve pankreas kanserleri olarak sıralanabilir. Deri kanseri sıklığı ise her iki cinste de yüksektir.
Posted by Arif

Vücuttaki immün sistem (bağışıklık sistemi), yabancı madde olarak adlandırılan maddelere karşı denetleyici bir sistem olarak hareket eder. Örneğin ilgisiz bir organ bağışçısından nakledilen bir organın varlığına verilen immün yanıt, bu organın reddedilmesi şeklinde olabilir.

Kanser hücreleri de yabancı olarak kabul edilirler. Yıllardan bu yana araştırmacılar kanser hücrelerine karşı doğal immün reaksiyonu artırmaya çalışmaktadırlar. Böylesi bir metod bir tedavi metodu olarak kullanıldığında, bu tekniğe immünoterapi denir.

Beyaz kan hücreleri (antikor) tarafından normal olarak üretilen ve lenfokinler olarak bilinen biyolojik aktif maddelerin kullanımı immünoterapiye dahildir. En iyi kanıtlanmış olan immünoterapi aktif maddesi, viral bir enfeksiyona cevap olarak vücut tarafından üretilen interferondur.

Posted by Arif

Cerrahi müdahale uzun zamandan beri kanser tedavisinin temelini oluşturmuştur. Cerrahi müdahalenin hedefleri değişiktir. Cerrahi müdahale kanserin ölümcül olup olmadığının belirlenmesi, kanserli bir kitlenin vücuttan alınması veya kötü huylu (ölümcül) hücrelerin vücudun diğer taraflarına yayılıp yayılmadığmın öğrenilmesi için yapılabilir.

Bazen cerrahi bir müdahale bağırsaklar veya safra kesesi kanallarındaki bir tıkanmanın ortadan kaldırılması şeklinde olur.

Bazen de, kanserli tümöral kitlenin hepsinin alınması mümkün değilse, doktorun kemoterapi veya radyasyon terapisini daha etkili hale getirmek için bu kitlenin mümkün olduğunca fazla bölümünü alması şeklinde olur.

Posted by Arif

Kanserin en iyi teşhisi, erken yapılan teşhistir. Kanser ne kadar erken belirlenirse, vücutta diğer organ veya dokulara yayılmadan önce tedavi edilebilme şansı da o kadar yüksektir. Günümüzde varolan kanser tarama metodlan ile artık birçok kanser tedavi için yeterli olacak şekilde erken teşhis edilmektedir.

Kanser teşhisinde amaç kanserin çeşidini ve yerleştiği yeri belirlemektir. Her kanser çeşidinin kendine özgü büyüme oranı, yayılma eğilimi ve yayılma eğilimi gösteren hedef niteliğinde özel doku veya organ grupları vardır.

Kanserin çeşidinin belirlenmesi ile doktorunuz bunun nasıl gelişeceğini tahmin edecek ve uygun tedavi işlemlerini planlayabilecek duruma gelir. Kanserin şimdiki durumda ne kadar yayılmış olduğunu (evreleme) belirlemek de, teşhis olayı içerisindedir. Evreleme: kötü huylu tümörleri, tedaviye yön verme amacıyla, klinik belirtileri ve yayılma derecelerine göre evrelere ayırma. Sonuçta doktorunuzun kanserleşme eğiliminin nasıl etkileneceği veya sizin sağlığınızı nasıl etkileyeceğini değerlendirmesi gerekir.

Posted by Arif

Rehabilitasyon, kanser tedavisinin önemli bir parçasıdır ve tedavi başlamadan çok önce programlanır. Tedavi şekline göre bu da ayarlanır. Rehabilitasyonun amacı sizi eski yaşamınıza döndürmektir. Bu; işte yeniden eğitilmek, ev işlerinde yardım almak, egzersiz programı, veya protez kullanmayı öğrenmek olabilir. Bunun için çoğunca bir ekip çalışması gerekebilir. Psikiatrist, sağlık-bakım personeli, fizyoterapist, iş terapisti ve kendi doktorunuz bu ekipte olacaktır.

Bazen konuşma terapisti veya patalojisti gerekebilir (örneğin gırtlak kanseri ameliyatı sonrası) veya kalın bağırsak ameliyatından sonra dıştan takılan torbayı nasıl kullanacağınızı ve buna dayanabilmeyi öğretecek bir kişi gerekebilir. Yapay bir organı nasıl kullanacağınızı da bunun uzmanı öğretecektir.

İlk rehabilitasyon hastanede başlayıp sonra evde sürdürülebilir veya tümü evde yapılabilir.

İlk denemelerde çok zorlanırsanız veya sonuç alamazsanız kesinlikle iradenizi yitirmeyin. İlerleme yavaş olabilir ama asla rehabilitasyon programını terk etmeyin. Terapistinizin önerilerini dinleyin. Sorunlarınız olursa, terapistiniz, psikiatristiniz veya doktorunuzla konuşun.

Posted by Arif

Her zaman kanserin korkunç bir hastalık olduğu düşünülür ve sözü dahi ürkütücüdür. Oysa beş yıl önce kanser teşhisi konmuş olan 3 milyon Amerikalı bugün hayattadır. Bunların çoğunun hastalığı tedavi edilmiştir. Bazılarında ise sorun sürmektedir.

Tekrar belirtelim ki kanser teşhisi ölüm fermanı değildir.

Diğer bir yanılgı da kanserin tek bir türü olduğunun düşünülmesidir. Oysa kanserin 100 den fazla türü vardır. Bazı türleri sadece tek bir organda yerleşir. Diğerleri vücudun çeşitli yerlerine dağılırlar. Herbirinin ortak yönü kontrol edilemeyen zararlı bir hücre büyümesidir.

Çoğu insan kanserden korkar, çünkü bunun tedavi edilemez, ölümcül bir hastalık olduğuna inanmaktadır.

Ancak, gerçekler ve istatistikler bu konu ile bağdaşmamaktadır. Bu yıl kanser teşhisi konmuş 10 kişiden 4 ü iyileşecektir (iyileşme, hastalağın belirtilerinin 5 yıl ya da daha uzun bir süre tekrar ortaya çıkmaması olarak tanımlanmaktadır). Bu iyileşmiş kişilerin normal yaşam süreleri hiç kanser olmamış aynı yaştaki hemcinsleri ile aynıdır.

Posted by Arif

İyi beslenme kanser tedavisi gören insanlar için özellikle önemlidir; ve uygun beslenmek bu sırada özellikle güçtür. Kemoterapi ve radyasyon gibi tedaviler genellikle yeme alışkanlıklarını bozar. Mide bulantısı hissedebilirsiniz. İştahınız olmayabilir ya da ilaçların ağzınızın tadını değiştirdiğini fark edebilirsiniz. Yiyecekler tatlarını kaybedebilirler.

Kendinizi o kadar yorgun ya da hasta hissedersiniz ki, en son yapmak istediğiniz şeyin yemek yemek olduğunu düşünebilirsiniz. Bazı kanser hastaları, tedavi altında değilken bile iştahlarını kaybederler.

Uygun yemek kanser tedavisinin başarısı için çok önemlidir. Tedavi sırasında iyi beslenen insanlar, vücut dayanıklılıklarını daha iyi korurlar ve böylelikle kemoterapinin ve radyasyon tedavisinin potansiyel yan etkilerine daha kolay dayanabilirler. Ayrıca bu insanlarda daha az enfeksiyon olur ve tedavi sırasında daha aktif olmaya devam ederler.

Posted by Arif

Vücudunuz milyarlarca hücreyi içeren canlı ve büyüyen bir sistemdir. Bu hücreler metabolizma, transportasyon (taşıma), salgı, üreme, ve lokomosyon (hareket edebilme gücü) gibi tüm vücut fonksiyonlarını yerine getirirler.

Büyüme ve gelişme yeni hücrelerin sayısındaki artmanın ve bunların değişik türden dokulara dönüşmesinin sonucu olarak ortaya çıkar. Yeni hücreler hücre bölünmesi (mitoz) süreci sırasında yaratılırlar. Değişik hücre çeşitleri, buna eşlik eden ve hücre farklılaşması denilen bir süreç ile meydana gelirler (farklılaşma hücrelerin özel fonksiyonlar (işlevler) kazandığı bir süreçtir). Hücre bölünmesi insanların normal büyüme olayı ile ortaya çıkar; hücre farklılaşması normal gelişim olayını olası kılar.

Ancak kanser ve kanser hücrelerinin biyolojisi farklıdır ve bu farklar kanserin anlaşılması açısından önemlidir.

Posted by Arif

Tarama testleri karmaşıklık ve mahiyet açısından değişiklikler gösterir. En yaygın bir şekilde kullanılan testlerin çoğu yüksek risk altındaki kişilerde sık görülen kanser biçimlerini bulacak şekilde tasarlanmıştır. Kanser tarama testleri pratik olmalıdır. Yapılan test, kanseri, tamamen iyileşme şansının hâlâ yüksek olacağı şekilde erken belirlemelidir.

Emniyet de önemli bir konudur. Test başlı başına tehlikeli bir sağlık riskini yaratmamalıdır. Bundan yirmi yıl önce meme kanserini belirlemek için kullanılan mamografı işlemi, gövdeyi oldukça yüksek radyasyona maruz bırakıyordu ve kanserin gelişmesinde başlı başına bir faktör oluyordu. Ancak bugün mamografi ile kadınlar yalnızca küçük miktarlarda radyasyona maruz kalmakta, böylelikle muayene daha emniyetle olmaktadır.

Posted by Arif

Kanser her zaman sancıya sebep olmaz. Hastaların yarısında olağanüstü sancı görülmez ve hatta artrit veya sinir ucu hastalıklarından daha az sancı olduğu bilinmektedir. Genelde sancıyı kontrol etmek için ameliyat, radyasyon tedavisi veya kemoterapi uygulanır.

Bazı hastalarda dayanılmaz sancılar olur ve hastalık ilerledikçe bu sancılar artar. Kanser tedavisiyle geçirilemeyen sancılarda başka yöntemlere başvurulur. Ağrı kesici ilaçlar ve ilaçsız metodlarla da kanserli hasta hastalığın başka belirtilerinin izin verdiği ölçüde dayanabilir.

Sancı Nedenleri

Kanser sancısı kanserin türüne, hangi safhada olduğuna ve kişinin ağrıya tahammülüne göre değişir. Sancı içten içten, ağrılı, şiddetli, sürekli, hafif, orta veya dayanılmaz olabilir. Kanser sancısı bir tümörün sinire baskısı, kan damarlarındaki bir engel yüzünden kan dolaşımının engellenmesi vücuttaki bir organın çalışamaması, kemik kırıkları, enfeksiyon, veya ameliyatın yan etkileri tarafından yaratılabilir. Endişe ve bunalım gibi psikolojik etkenler sancıyı daha da dayanılmaz kılar.

Sancının İlaçla Hafifletilmesi

Posted by Arif

Son 10 yılda egzersizin kanser üzerine etkisi konusunda bir çok çalışma yapılmıştır. Deneysel araştırmalar da egzersizin tümorogenez direnci arttırdığı saptanmıştır. Bu etkileri enerji dengesi ile açıklayan bir kısım araştırıcı, egzersizle artan enerji ihtiyacının tümör büyümesini yavaşlattığı görüşünde olmasının yanında temel mekanizmanın immünolojik olduğu sanılmaktadır.

Fiziksel aktivitenin daha düşük kolorektal kansere yol açtığına dair bulgular vardır. Kolon kanserinin nisbi riski sedanterlerde daha aktif gruplara göre 1,3 ile 2 kez daha fazla görülmektedir. Fiziksel aktivite, kadınlarda meme ve üreme sistemi gibi diğer sistemlerin kanser insidansını azaltmaktadır. Diğer bölgelerin kanser riskiyle ilişkileri geniş çapta incelenmiş olmasa da egzersizle birlikte akciğer, tiroid, sindirim sistemi ve hemopoetik sisteminin kanserinin azaldığına dair bilgiler vardır.

Posted by Arif

Diyetin ve beslenmenin kanserin gelişiminde oynadığı rolü değerlendirmek ve açıklığa kavuşturmak için birçok araştırma yapılıyor. Hiçbir dolaysız neden-sonuç ilişkisi kanıtlanmadıysa da, istatistikler bazı gıdaların bazı kanser tiplerinin riskini arttırabildiğini ya da azaltabildiğini göstermektedir.

Amerikan Kanser Derneği ve Ulusal Kanser Enstitüsü, insanlarda bazı kanser türlerinin gelişme riskinin azaltılmasına yardımcı olmak için diyet kuralları hazırladı. Genel olarak sağlıklı bir diyet için genel tavsiyeler içermektedirler:

-Normal bir vücut ağırlığını koruyun. Başta prostat, pankreas, göğüs, yumurtalık, kalınbağırsak, safra kesesi ve rahim kanseri gelmek üzere, insanlarda bazı kanserlerden ölme oranı şişmanlıkla bağlantılıdır.

-Diyetinizde çok fazla doymuş ve doymamış yağdan kaçının. Bazı çalışmaların ortaya koyduğu kanıtlar, diyetteki yağ seviyeleri ile prostat kanseri, kalınbağırsak kanseri ve diğer kanserlerin oluşumu arasında bir ilişki olduğunu düşündürmektedir. şu anda, bu tür bağlantıların nedenleri açık değildir.

Akciğer kanserinin en önemli nedeni sigaradır. Bunu radon ve asbest (amyant) izler. Ancak, sigara, radon ve asbestten başka da kanser riskini artıran pek çok faktör vardır. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, akciğer kanserine neden olan etkenleri anlattı.

Hava Kirliliği

Hava kirliliğinin de akciğer kanseri için bir risk faktörü olabileceği ileri sürülmektedir. Bunun en önemli kanıtlarından biri, akciğer kanserinin hava kirliliğinin yoğun olduğu ülkelerde ve şehirlerde daha fazla görülmesidir.

Çeşitli araştırmalarda, hava kirliliğine neden olan kükürt dioksit, azot dioksit gibi maddelerin sigara dumanındaki kanserojenik maddelerin etkilerini artırdıkları saptanmıştır. Dizel egzostuna ve petrol yanma ürünlerine maruz kalan kişilerde akciğer kanseri riski yüksektir.

Kanser, yayılma gösteren ve ölümcül olabilen bir hastalıktır. Kanserin 100 den fazla tipi vardır ve vücudun her bölümünü etkileyebilir. ABD de kalp hastalığından sonra en sık rastlanan ikinci ölüm nedenidir ve üç kişiden birini etkiler.

Kanser tanısı konulduğunda, kanserin tipine, vücuttaki yerine, hastalığın yayılmasına ve hastanın yaşıyla genel sağlık durumuna bağlı olarak tedavi seçeneği belirlenir. Kanseri etkili biçimde tedavi etmek ya da belirli semptomları ya da yan etkileri ortadan kaldırmak için bazı tedaviler bir arada uygulanır.

Araştırmacılar, farklı hasta gruplarını tedavi edebilmek için en etkili tedavi kombinasyonları üzerinde çalışıyorlar. JAMA da yer alan bir çalışmada, beyne yayılmış kanserin çıkartılması için yapılan ameliyattan hemen sonra radyasyon tedavisi uygulanan hastalann, hemen radyasyon tedavisi uygulanmayanlara göre daha iyi durumda olduğu gösterildi.

Küçük çocukların ışık açık olarak uyumalarına izin verilmemesi gerekiyor, çünkü ışık onları kanserden koruyan bir hormonun üretilmesini engelliyor.

Doğal olmayan ve gece açık olarak bırakılan ışığa maruz kalan çocuklarda melatonin üretim kapasitesi düşüyor. İşte, melatonin seviyesindeki bu düşüşün geçen yüzyıla kıyasla çocuklardaki lösemi vakalarında artışa yol açtığı düşünülmektedir.

Özellikle 4-5 aylık bebeklerin bu konuda daha soruna açık ve korumasız oldukları düşünülmektedir, çünkü bu bebeklerin vücudları yeterli melatonin üretmemektedir.

Texas Üniversitesinden Prof. Russel Reiter ebeveynleri bebek odalarında düşük yoğunlukta bir ışık uygulamaları için uyardı.

Evvelce yapılan araştırmalar gece çalışan işçiler arasında meme kanseri veya diğer kanser türlerine yakalanma olasılığının daha fazla olduğunu göstermiştir. Gözleri görmeyen kişiler ile Arctic Halka içindeki ülkelerde yaşayan kişilerde kanser görülme oranı daha düşüktür.

Kahvenin, rahim ağzı kanserine yakalanma riskini azaltabileceği bildirildi. Japonya Sağlık Bakanlığının talebiyle Ulusal Kanser Merkezinin yaptığı araştırma, çok kahve içen kadınların rahim ağzı kanserine yakalanma riskinin daha az olabileceğini ortaya koydu.

Bilim adamları, 40-69 yaşlarındaki 54 bin kadının sağlık durumunu 15 yıl boyunca izledi. Bu dönemde söz konusu kadınlardan 117'si rahim ağzı kanserine yakalandı.

Araştırmacılar, günde 3 fincandan fazla kahve içen kadınların rahim ağzı kanserine yakalanma riskinin haftada 2 fincandan daha az kahve içenlere göre yüzde 60 az olduğunu belirledi.

Kahvenin insülin oranını azaltmaya yardımcı olduğu, bunun da rahim ağzı kanserine yakalanma riskini azaltabileceği görüşü dile getirildi.

Yeşil çayın da benzer etkileri olup olmadığını araştıran bilim adamları, çay içmekle rahim ağzı kanserine yakalanma riski arasında bağlantı bulmadı.

Ayrıca uzmanlar Kahve nin bilinen faydalarını şöyle sıraladılar,


Son yorumlar