warning: Creating default object from empty value in /home/icom/domains/ihya.com/public_html/saglik/modules/taxonomy/taxonomy.pages.inc on line 33.

İç hastalıkları nelerdir

Sağlık kuruluşlarına başvuran hastaların büyük çoğunluğunun problemleri iç hastalıklarının ilgi alanına girmektedir. Üst ve alt solunum yolu hastalıkları, hiper tansiyon, mide-bağırsak sistemi hastalıkları, böbrek hastalıkları, tiroid hastalıkları, şeker hastalığı, romatizmal hastalıklar gibi çok geniş bir skalayı kapsar.
Posted by süreyya

KROMOZOM

Bitkilerde ve hayvanlarda her tür kendine özgü sabit sayıda kromozom içerir. Kromozomların sayısı mitoz bölünmedeki düzenli ve kesin olaylarla sabit tutulur. Birçok hayvan ve bitkide kromozom sayısı eşittir. Fakat kromozomlardaki kalıtım faktörleri farklıdır.

İlk defa 1840 yılında botanikçi hofmeister tarafından Tradescamia bitkisinin polen ana hücrelerinde görülmüş ve 1888 yılında vvaldeyer tarafından da "K r o m o z o m" ismi verilmiştir.

KROMOZOMLAR ve HASTALIKLAR

Posted by süreyya

Makattan gaz ve gaita kaçırmaya ANAL İNKONTİNANS denir. İnkontinansın derecesi hafif gaz kaçırmadan, sıvı ve hatta katı gaitayı bile tutamamaya kadar değişen geniş bir yelpazeyi kapsar. Çok sık karşılaşılan bir problem olmasına karşın hastalar genellikle bilgisizlik, ihmal ve en önemlisi utanma gibi nedenlerle hekime başvurmazlar. A.B.D. Illinois Üniversitesinde yapılan bir araştırmada genel toplumda gaz- gaita kaçırma sıklığı % 2.2 olarak bulunmuştur. Bunlarında % 60 ı kadın olarak saptanmıştır.

SEBEPLERİ NEDİR ?

* Anüs etrafındaki büzücü kasların bir şekilde yaralanması, gücünü kaybetmesi sonucu oluşur.
* İleri yaş (65-70 in üstü)
* Anüs bölgesinde yapılan yanlış operasyonlar ( özellikle hemoroid ve fistül ameliyatları).
* Anüs bölgesi infeksiyonlarında,
* Anüs kaslarına olan travmalarda
* Rektumun anüsden dışarı sakması ( REKTAL PROLAPSUS ) durumlarında,
* Doğum sırasında oluşan yaralanmalarda,
* Çok doğurmuş kişilerde,
* Nörolojik bozukluklarda, nal inkontinans görülebilir.

TEŞHİS İÇİN NELER YAPILMALIDIR ?

Posted by süreyya

Anüs içi ve çevresindeki israrcı ve aşırı kaşıntılara verilen isimdir. Tuvalet sonrası ve geceleri kaşıntı daha çok olur. Sıkca rastlanılan bir durumdur.

SEBEPLERİ NEDİR ?

Bu rahatsızlığa bir çok faktörler neden olabilir. Bunların başında anal bölgenin aşırı miktarda temiz tutulması için yapılan temizlik gelir. Sık sık sabunla yıkamak, bu bölgenin doğal koruyucu salgısını yok eder ve bölgenin tahrişine neden olur. Ayrıca aşırı terleme, devamlı diare ( ishal ) anüsde tahrişe ve kaşıntıya yol açar. Alınan gıdalar ( çikolata, bazı meyveler,domates ve kuruyemiş vs. ) ve içecekler ( alkol, bira, süt, kola, kafeinli içecekler vs.) bazı kimselerde anal bölgede tahrişe sebep olabilir. Pruritis ani’nin az rastlanmakla beraber diğer önemli sebepleri organik hastalıklardır. Bunlar; Kıl kurtları, psöriazis, ekzema, dermatit, anal fissür, hemoroid, allerji ve anal bölge infeksiyonlarıdır.

TEDAVİ

Posted by süreyya

Anal Fistül (Makatta Apse)

Anüsün iç kısmı ile anüs çevresindeki deri arasında oluşan tünel şeklinde bir kanaldır. Kanalın anüs içinde iç deliği, deride de dış deliği vardır. Dış delik zaman zaman kapanabilir. Bu delikten devamlı iltihabi- kısmen kanlı bir akıntı olur. Nadiren bu delikten gaz ve gaita da gelebilir. Fistüller çoğu kez anüs çevresindeki bir apsenin delinmesi sonucu oluşur.

TEDAVİ; Fistülün tedavisi ameliyatla yapılır. Nüks etmeye meyilli bir hastalıktır. Operasyonda çok dikkatli bir değerlendirme ve ona göre girişim yapılmalıdır. Bu nedenle ilk operasyon çok önemlidir. Bazı komplike fistüllerde “Seton” yöntemi denilen daha değişik yöntemler de uygulanabilir.

Anal Fissür (Makatta Çatlak)

Posted by süreyya

Crohn hastalığı ile birlikte Kronik İltihabi Barsak Hastalıkları grubunu oluşturur. Ülseratif Kolit yalnızca kolon ve rektumda yerleşirken, crohn hastalığı sindirim sistemimizin herhangi bir yerinde yerleşebilir. Ülseratif kolitte kalın barsağın iç yüzeyinde yaygın ülserler (yaralar) ve iltihabi polipler oluşur.

BELİRTİLERİ NELERDİR ?

* Rektal kanama, mukuslu akıntı,
* Kramp tarzında karın ağrıları
* İshal
* Zayıflama,halsizlik,
* Ateş

Genelde genç erişkin ve orta yaş grubunda görülür. Uzun yıllar süren ( 15-20 yıl) olgularda kanserleşme riski taşır. Hastalığın kesin sebebi bilinmemektedir. Hastalık genelde kronik seyirlidir. Ancak bazen şiddetli akut ataklar yapar. Rektal kanamalar, devamlı ishaller, şiddetli karın ağrısı, karında şişme, ateş, halsizlik ve huzursuzluk gibi tehlikeli belirtiler gösterebilir. Hastalığın tanısında Kolonoskopik, radyolojik tetkikler en başta gelir.

TEDAVİ NASIL YAPILIR ?

Ülseratif Kolit tedavisi genelde ilaçla yapılır. Ancak aşağıdaki durumlarda Cerrahi tedavi gerekir ;

* 20 yılı aşan olgularda (Kanserleşme riski nedeni ile ),

Posted by süreyya

Kuyruk sokumunun üzerinde deri altında kıl birikiminin oluşturduğu bir kisttir. Orta hat çizgisi üzerinde çok küçük tek veya birkaç tane peşpeşe delikler vardır. Ayrıca kistin enfekte olması durumunda abseleşme ve absenin çevreye yayılması söz konusu olabilir. En sık 15-40 yaş arasındaki erkeklerde görülür.

TEDAVİSİ; Cerrahidir. Değişik yöntemler uygulanabilir ( primer kapama, açık bırakma veya flep çevirme gibi yöntemler ). Ancak % 5-10 oranında nüks etme şansı olan bir hastalıktır.

Prof. Dr. Adil Baykan

Posted by süreyya

Kalın barsağın ( Kolon ) alt kısmı olan Rektum olarak adlandırılan 15 cm lik kısmın anüsden dışarıya doğru iç- dış olarak sarkmasıdır. Hastalığın evresine göre dışa sarkma 3-4 cm den, başlayarak tüm rektumun dışa sarkmasına kadar ilerleyebilir. Bazan rektumun üst kısmındaki kolon kısmı da olaya iştirak edebilir. Bu takdirde 15-20 cm uzunluğunda bir “rektal prolapsus” ortaya çıkar.
Hastalığın ıkınma ile dışarı çıkan ve tekrar kendiliğinden içeri giren şekilleri olduğu gibi tamamen dışarda kalan şekilleri de vardır. Hastalık, dışarı sarkan mukoza üzerinden kanamalara, akıntılara ve yaralara neden olur. Ayrıca bu durum hastaların büyük abdest yapmalarını da zorlaştırır. Kabızlık da bu kişilerde sık görülür.

TEDAVİSİ; Cerrahi girişimle yapılır.

Prof. Dr. Adil Baykan

Posted by süreyya

Ülseratif Kolit ile birlikte Kronik İltihabi Barsak Hastalıkları grubunu oluşturur. Crohn hastalığı sindirim sistemimizin herhangi bir yerinde yerleşebilmekle beraber, en çok ince barsağın kalın barsakla birleşme yerinde, kalınbarsak, rektum ve ince barsaklarda yerleşir. Barsak duvarında kalınlaşma, iç kısmında ülserler ve barsak duvarı içine uzanan ince yarıklar oluşturur.

BELİRTİLERİ NELERDİR ?

* Kramp tarzında karın ağrısı, özellikle sağ alt karın bölgesinde ele kitle gelmesi,
* İshal, zayıflama, ateş
* Anal ağrı, fissür, fistül, akıntı
* Rektal abseler,
* Deri belirtileri, eklem ağrılar

Genelde genç erişkin ve orta yaş grubunda görülür. Kesin sebebi bilinmemektedir.Hastalık bulaşıcı değildir. Belirtiler zaman zaman geriler. Teşhisde ülseratif Kolit ile karıştırılmamalıdır. Hastalığın tanısında Kolonoskopik ve Radyolojik tetkikler başta gelir.

TEDAVİ NASIL YAPILIR ?

Crohn hastalığının tedavisi başlangıçta ilaçla yapılır. Ancak aşağıdaki komplikasyonları ortaya çıktığında kesinlikle cerrahi tedavi gerekir. Bunlar;

* Barsağın kalınlaşma nedeni ile tıkanıp gaz- gaita geçişinin durması,

Posted by süreyya

Kalın barsak duvarında küçük bir bölgenin dışa doğru balonlaşmasına “Divertikül “ denir. 60 yaş ve üzerindeki insanların çoğunda görülebilir.

Divertikül, genellikle çok sayıda olur. En çok inen kolon ve sigmoid kolonda yerleşmekle beraber, çekumda ve kolonların diğer kısımlarında da görülebilir.Ancak bunların çok az bir kısmında klinik belirtiler ortaya çıkar.”Divertikülit” denilen divertiküllerin iltihaplanması en sık görülen şeklidir.

BELİRTİLERİ NELERDİR ?

Divertikülitte, karnın sol alt kısmında ağrı, hassasiyet hissedilir. İshal, kabızlık ve kanama görülebilir. Kanamalar şiddetli olur ise veya senede birkaç kez tekrarlar ise tedavi için o kısmın ameliyatla çıkarılması gerekir. Bunun dışında divertiküller,karın içine delinebilirler, abseleşebilirler veya karnın diğer organlarına yapışıp delinerek iç fistüller oluşturabilir. Tüm bu durumlarda tedavi için cerrahi girişim gerekir.

Prof. Dr. Adil Baykan

Posted by süreyya

Kabızlık, toplumda özellikle kadında sık rastlanılan bir durumdur. Günde 1-2 kez ile haftada 3 kez tuvalete çıkabilme ( defekasyon ) sayısı normal kabul edilir. Eğer defekasyon ( tuvalete çıkma ) sayısı haftada 2 den az oluyorsa bu takdirde bu kişiye Kabızlık ( Konstipasyon ) tanısı konur. Ancak birçok kişi bu durumdan pek rahatsızlık duymaz. Eğer defekasyon sayısı 7 – 10 günde bir kez oluyorsa bu durumda hekime başvurmak gerekir.

KABIZLIĞIN SEBEBİ NEDİR ?

Posted by süreyya

Kalınbarsak ( Kolon ) –Rektum ve Anüs hastalıklarının incelenmesinde kullanılan Endoskopik yöntemlerden en önemlisidir. Anüsten başlayarak Rektum ve Kolonların tamamının görülerek muayenesidir. Alet, yaklaşık 1 cm kalınlığında olup kolonların tamamını inceleyebilecek uzunlukta (1.75 m) ve barsak kıvrımlarına uygunluk gösterebilecek ( fleksibl) bir yapıdadır. Bu muayene sırasında lezyonu ( hastalıklı kısım )görmenin yanı sıra, gerekir ise buralardan biyopsi yapılabilir. Ayrıca poliplerin çıkarılması (polipektomi) ve kanama odaklarına sklerozan madde (kan durdurucu) enjeksiyonu yapılabilir.

KOLONOSKOPİ HANGİ KOŞULLARDA YAPILIR ?

* KOLO-REKTAL HASTALIKLARIN GENEL BELİRTİLERİNDE
* 50 yaşdan sonra 3-5 yılda bir kez rutin muayene olarak,
* Karına ait izah edilemeyen müphem belirtilerde,
* Kolon ve Rektum kanseri veya polipleri nedeni ile daha önce tedavi edilen hastaların izlenmesinde,
* Ülseratif kolit ve crohn gibi iltihabi barsak hastalığı olanların izlenmesinde,
* Yakın akrabasında (anne, baba, kardeş ) kolon-rektum kanseri olanlarda

40 yaşından sonra 2-3 yılda bir kez, yapılır.

KOLONOSKOPİ NASIL YAPILIR ?

Posted by süreyya

OSTOMİ, Yunanca’da herhangi bir iç organın deri yüzeyine ağızlaştırılmasına verilen isimdir.
Kolostomi- Kalın barsağın ( kolon ) karın dışına, deriye ağızlaştırılmasıdır.
İleostomi - İnce barsağın ( ileum ) karın dışına, deriye ağızlaştırılmasıdır.

Deriye yapılan bu ağızlaştırmalara yapıştırılan özel torbalara barsak kapsamı biriktirilir.Her gün bu torbalar yenisi ile değiştirilir.Ostomiler, kalıcı (hayat boyu) veya geçici (bir süre için) olabilir. Kalıcı Ostomiler genellikle anüse çok yakın Rektum kanserlerinde gerekebilir. Ayrıca Ülseratif Kolit, Familial Adenomatöz Polip( FAP) gibi hastalıklarda nadiren gerekebilir. Geçici olan ostomiler genellikle yapılan bir kolon ameliyatını korumak için birkaç ay süresince kullanılır, daha sonra burası kapatılarak, normal barsak pasajı sağlanır. Hastalar kalıcı ostomileri kolayca kabul etmek istemezler. Ancak bu işlem bir mecburiyetten yapılmaktadır. Ayrıca bugünün teknolojisinde son derece kullanışlı koku, sızıntı yapmayan torbalar mevcuttur. Günlük değişimler ile yenisi takılıp dolmuş olan torbalar atılır.

Prof. Dr. Adil Baykan

Posted by süreyya

Kolon ve Rektumun iç duvarından barsak kanalının içine doğru büyüyen oluşumlardır. Bunlardan bazıları saplı bir şekilde kanal içine sarkarken, diğerleri barsak duvarına yapışık bir şekildedirler.

Poliplerin büyüklükleri 1 –2 mm den 4-5 cm yi geçen boyutlara ulaşabilir. Bunlar başlangıçta iyi huylu ( benign) oluşumlardır. Ancak 1 cm yi geçen büyüklükteki poliplerde habaset ( malignite) şansı artmaya başlar.Bu nedenle büyük poliplerin çıkarılarak (Polipektomi), patolojik tahlillerinin yapılması gerekir. Bu işlem KOLONOSKOPİK tetkik sırasında yapılır.

KOLO-REKTAL POLİPLERİN BELİRTİLERİ NELERDİR ?

Rektal kanama, sümüksü akıntı, barsak fonksiyonunda değişiklikler, ishal, kabızlık ve bazende karın ağrısı belirtileri yapar.

TEŞHİS YÖNTEMLERİ NELERDİR ?

Gaitada gizli kan araştırılması, Endoskopik ( özellikle KOLONOSKOPİ ) tetkikler ve çift kontrast lavmanlı baryum grafisi ile tanı konur.

POLİPLERİN ÖNEMİ NEDİR ?

Posted by süreyya

Kolo - Rektal kanserler A.B.D. de her iki cinsde en sık görülen 2. kanser türüdür. Yılda ortalama 140.000 kişi hastalığa yakalanmakta ve yılda ortalama 60.000 kişide bu hastalıktan kaybedilmektedir. Yurdumuzda da tanı yöntemlerinin artması, kişilerin hastalık belirtilerini daha iyi algılamaları ve hekime başvurma olanaklarının artması, beslenme alışkanlığımızında giderek daha çok endüstriyel gıdalara kayması sonucu bu kanserlerle daha sık karşılaşmamıza neden olmaktadır. Ancak erken teşhis ve tedavi yöntemleri uygulanabildiği takdirde Kolo - Rektal Kanserler tedaviden ençok yararlanan iç organ kanserleridir. Hatta TARAMA ( Screening) testleri ile hastalık oluşmadan, oluşmuş ise belirtileri daha ortaya çıkmadan saptanabilmekte ve gerekli tedavisi yapılarak tam şifa sağlanabilmektedir. Çünkü genelde ( % 95 ) Kolo-Rektal kanserler POLİP lerden gelişmektedir.

Henüz kanser gelişmeden bu polipler tarama testlerinde saptanarak POLİPEKTOMİ ( Kolonoskop ile polipin barsaktan alınması) ile çıkarılırsa ilerde oluşabilecek veya henüz çok küçük seviyede oluşmuş bir kanser barsaktan uzaklaştırılmış olacaktır.

KİMLER RİSK ALTINDADIR ?

Posted by süreyya

Kalın Barsak (Kolon), Rektum ve Anüs (Makat) sindirim sistemimizin İnce Barsaklardan sonra gelen kısımlarıdır. Kalınbarsak ortalama 1,5 m uzunluğundadır. Karın içerisinde ters dönmüş U harfi şeklinde karnın sağ alt tarafından kör barsak (çekum ) ile başlar ve yukarı doğru çıkar (çıkan kolon ) karaciğer altından keskin bir dönüşle karnı yatay olarak (transvers kolon) geçer Sol üst köşede yerleşen dalağın altına geldiğinde yine keskin bir dönüş yaparak sol taraftan aşağıya doğru yönelir (inen kolon ). İnenkolon, sigmoid kolon denilen kolonun son kısmı ile Rektumla birleşir. Rektum, Kalın barsağın genişlemesi sonucu oluşan ortalama 15 cm uzunluğunda olup sindirim sistemimizin son kısmıdır. Anüsle dışarı açılır.

Kolon ve Rektum hastalıkları, hafif şiddette rahatsızlıklardan, hayatı tehdit edici durumlara kadar ilerleyen rahatsızlıklara neden olabilir. Bu hastalıklarda erken teşhis ve tedavi çoğu kez hayat kurtarıcı olabilmektedir. Ne var ki hastaların çoğu bilgi eksikliği, ihmal, utanma gibi nedenlerden dolayı hekime geç başvurmaktadır.

KOLO-REKTAL HASTALIKLARIN GENEL BELİRTİLERİ NELERDİR ?

Posted by süreyya

İshal (diyare), günlük dışkılama sayısının (2-3 kezden) ve miktarının normalden (200 gram) fazla, kıvamının ise sulu olması halidir. İnfeksiyöz ya da infeksiyöz olmayan birçok nedenle ortaya çıkabilir. Sadece yenmiş/içilmiş olan aşırı yağlı yiyecekler, kavun, incir, alkol gibi besinlerin yapısına bağlı olarak, hiçbir hastalık olmaksızın gelişebileceği gibi, çok ciddi sonuçlara yol açabilecek örneğin kolera, divertiküloz, iskemik kolit, malignensi, medüller tiroid kanseri gibi klinik tablolar da söz konusu olabilmektedir.

Akut ishal, genel bir ifade ile üç haftadan kısa sürmüş olgularda, kronik ishal ise daha uzun süren tablolarda söz konusudur. Akut infeksiyöz ishaller, tüm dünyada sıklıkla karşılaşılan klinik tablolardır. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaşayan beş yaşından küçük çocuklardaki ölüm nedenlerinin ¼ kadarından sorumludur. Ülkemizde çocuk ölüm nedenlerinin 4. sırasında yer almaktadır. Beş yaşın altındaki her bebek yılda ortalama üç kez ishal olmaktadır. İnfektif etkenlerin alınım yolu genellikle oral yol olduğu için, bireysel hastalıktan çok aile içi ya da kitlesel hastalık tabloları ile karşılaşılmaktadır. Bu bakımdan, hastalardan anamnez alınırken özellikle yakın çevresinde aynı/benzer tabloların olup olmadığı, yakın geçmişte seyahat edilen bölgeler, topluca yenen besinler, ayrıca kullanılan ilaçlar ve var olan diğer hastalıklar sorgulanmalıdır.

Posted by süreyya

Son yıllarda hayatı uzatmayı amaçlayan,gelişmiş teknikler ve teropötik yaklaşımlar bağışıklık sistemi baskılanmış konak sayısının artmasına yol açmıştır. Bu grup hastada yaşam kalite ve süresini etkileyen en önemli faktörlerden biri de infeksiyonlardır.Bu bölümde immün sistemi baskılanmış hastaların büyük çoğunluğunu oluşturan nötropenik hastalar, kemikiliği ve solid organ transplantasyon uygulanan hasta gruplarında görülen infeksiyonların etyolojisi ve özelliği olan tedaviler üzerinde durulacaktır. Sorumlu mikroorganizmalarla meydana gelen infektif hastalık tanımları , tanı ve tedavi yöntemleri diğer bölümlerde irdelenmiştir.

KANSERLİ, İMMÜNSÜPRESİF TEDAVİ ALAN NÖTROPENİK HASTALARDA GÖZLENEN İNFEKSİYONLAR:

Periferik kanda polimorf nüveli lökosit (PMNL) ve bant nötrofil değerinin 500/mm3’ün altına düşmesi nötropeni olarak adlandırılır. Bu durum kanser ve diğer immünsüpresyona neden olan hastalığı olan kişilerde ciddi infeksiyonların gelişmesine zemin hazırlar. PMNL sayısı 10-100/mm3’e düştüğünde ise ciddi infeksiyon gelişme riski daha da artar.

Posted by süreyya

Anlamlı Bakteri; Kontaminasyon ile infeksiyonu ayırt etmek için kullanılan bir terimdir. İşenmiş idrarda bulunan bakteri sayısının anterior üretradaki mikroorganizmalarla kontaminasyondan fazla olması olarak tanımlanır. Genellikle >105 koloni/ml üreme anlamlı bakteriüri olarak kabul edilir. Ancak özellikle kadın hastalarda ve infeksiyonun başlangıç döneminde bu sayının 102 koloni/ml'ye kadar indiği bilinmektedir.

Asemptomatik bakteriüri; Üriner sistem infeksiyon (ÜSİ) semptomları olmaksızın ardışık alınan iki idrar kültüründe anlamlı bakteriüri olmasıdır.

Alt üriner sistem infeksiyonu; Anatomik olarak mesane ile sınırlı (sistit), genellikle kadınlarda görülen, dizüri, sık idrara gitme, acil idrar hissi ve bazen suprapubik hassasiyetle seyreden , anlamlı bakteriürinin saptandığı ÜSİ'larıdır.

Akut piyelonefrit; Böbrek parankimi veya toplayıcı sistemi infeksiyonu olup alt üriner sistem infeksiyonu bulgularına, ateş, yan ağrısı, kostolomber hassasiyetin eşlik etmesi şekinde gözlenir.

Komplike olmayan üriner sistem infeksiyonu; Nörolojik ve yapısal olarak normal olan üriner sistemin infeksiyonuna denir.

Posted by süreyya

Hodgkin hastalığı, lenf bezlerinden kaynaklanan, tedavi edilebilen bir kanser türüdür. Lenf dokusunun en sık görülen kanseridir.

Hodgkin hastalığı, bedeni enfeksiyonlara karşı koruyan sistemde yani lenf sisteminde oluşan bir kanser türüdür. Hastalık her yaşta görülse de, 15-30 yaş arasındakilerde daha yaygındır.

Nedenleri :
Hodgkin hastalığı, bir akyuvar türü olan lenfositlerden oluşan lenf dokusunu etkiler. Lenfositler kanda ve kemik iliğinde bulunurlar. Ayrıca boyunda koltukaltında, kasıkta, göğüste, karında, karaciğerde ve dalakta, lenf bezlerini (düğümlerini) oluşturan kümelenmeler yaparlar. Hodgkin hastalığında lenf hücreleri çoğalır ve lenf bezleri büyür. Önce bir grup lenf bezi etkilenir (çoğunlukla boyunda), daha sonra hastalık başka lenf düğümlerine de geçer ve bütün lenf sistemine yayılır.

Belirtileri :
Hodgkin hastalığı sadece tek bölge lenf nodu tutulumu ile gelebilir. Ateş, gece terlemesi, kilo yitimi ve yorgunluk olabilir, ama bu da hastalığın yaygın olduğunu gösterir. Belirgin belirtiler daha çok 40 yaşın üstündeki hastalarda görülür. Tedavi edilmeyen Hodgkin hastalığı çabuk ilerler ve hızla ağırlaşır.

Posted by süreyya

Hipotiroidi nedir?

Tiroit hormonlarının kanda çok az bulunması durumuna hipotiroidi veya hipotiroidism denir. Kadınlarda erkeklere nazaran çok daha sık görülür.

Kaç çeşit hipotiroidi mevcuttur?

Hipotiroidinin oluş yerine göre dört türlü hipotiroidi mevcuttur.

Primer hipotiroidi: En sık görülen hipotiroidi türüdür. Bu türdeki hipotiroidide hastalık tiroit glandındadır. Kanda T3 ve T4 düşük, TSH ise yüksektir.

Sekonder hipotiroidi: Nadir olarak görülür. Burada hastalık beynin alt kısmında bulunan hipofiz glandındadır. Kanda T3, T4 ve TSH hormonları düşüktür.

Tertier hipotiroidi: Beyinde bulunan hipotalamus bozukluğu sonucu ortaya çıkar. TRH yetersizliği mevcuttur. Tiroit hormonları ve TSH düşüktür. Bazen TSH normal olarak da bulunur.

Sebebi belli olmayan ( idiyopatik ) hipotiroidi. Hipotiroidiyi yapan neden belli değildir.

Primer hipotiroidinin sebepleri nelerdir?

Primer hipotiroidi sebeplerini kısaca aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz:

1. Tiroit dokusunun harabiyeti.

a. Kronik otoimmun tiroiditler (Hashimoto tiroiditi)

b. Radyoiyot veya radyoterapi tedavisi

c. Tiroit operasyonu (subtotal veya total)


Son yorumlar