Carolus Linnaeus

Carolus Linnaeus



Carolus Linnaeus 23 Mayıs 1707'de İsveç’te doğdu. Babası papazdı. İleriki yıllarda botanik dalında önemli ilkeler ortaya koyacağını bilirmişçesine, daha çocukken bitkilerle ilgilenmeye başlamıştı. Asıl adı Carl Linne idi. Carolus Linnaeus ise Latinceleştirilmiş adıdır. Linne, Uppsala Üniversite’sinde eğitim görerek tıp diplomasını aldı. Botanik dalında çalışmaları Olof Celsius’un teşvikiyle olmuştu. 1732 yılında bitki örtüsünü incelemek için, Uppsala Bilim Akademisi tarafından Laponya’ya gönderildi. Bu geziden sağladığı bilgileri ‘Laponya’nın Bitki Örtüsü’ adıyla yayınladı. Linne daha o yıllarda kendi kendine bir sistem icat etmiş, dünyadaki bitki ve hayvan türlerini kapsayan kataloglar oluşturmuştu. 1735 yılında ‘Doğa Sistemi’ (Systema natuare), 1737 yılında ‘Bitki Cinsleri’ adlı eserleri ile botanik dünyasında adını duyurdu.

Systema natuare geniş kapsamlı bir çalışmadır. Eşey organlar temel alınarak sınıflandırma sistemine yer verilmiştir. 1736 yılında çıktığı gezi ile İngiltere ve Fransa’da çeşitli botanikçilerle tanışıp bilgi alış verişinde bulundu. 1738 yılında ülkesine döndü. Kısa bir süre sonra evlendi. 1741 yılında Uppsala Üniversite’sinin Botanik Kürsü’sünde göreve başladı. ‘İsveç’in Bitki Örtüsü’, ’İsveç’in Hayvan Varlığı’ ve ‘Botanik Felsefesi’ gibi yapıtlara imza attı.

1753 yılında ‘Bitki Türleri’ (Species plantarum) adlı yapıtı ile büyük bir üne ulaştı. Bu eserinde botaniğe olduğu kadar bütün doğa bilimlerine de önemli katkı sağladı. 8.000 kadar bitki türüne ‘ikili adlandırma’ sistemini uyguladı. Pratikte büyük kolaylıklar sağlayan bu sistem, bütün canlıların iki tane adla adlandırılmasına dayanıyordu: Birincisi canlının cinsini, ikincisi ise türünü belirtiyordu. Hayvanlar dünyasını 6 kategoriye ayırmıştı:
1-Memeliler, 2-Sürüngenler, 3-Kuşlar, 4-Balıklar, 5-Böcekler, 6-bu beş sınıf dışında kalan her şey için, solucanlar.

1761 yılında kendisine İsveç soyluluk unvanı verildi. Bundan sonra Carl von Linne adını kullanmaya başladı.

Linnaeus, kendisini aşırı derecede üstün gören bir kişiliğe sahipti. Övünmeyi o kadar ileri götürmüştü ki, dünyaya o güne dek kendisinden daha büyük botanikçinin gelmediğini ileri sürmüştü. Bulduğu sınıflandırma sisteminin, bilim dünyasının en büyük başarısı olduğunu sık sık açıklıyordu.
Onun bu gibi övünmelerine şüpheyle bakan kişileri affetmez, adlarını zararlı otlara vereceğini söylerdi. Linnaeus’un bir diğer aşırı özelliği ise sekse olan yoğun ilgisiydi. Bazı çift kabuklular ile dişilerin cinsel organları arasındaki benzerlik onun ilgisini çok çekiyordu. Bir midye türünün belli bölümlerine vulva, labia, pubes, anüs ve himen gibi isimler vermişti. Bitkileri sınıflandırmasını üreme organlarının doğasına göre yapmıştı. Bir de bu bitkilere aşırı seviyede insanlara özgü cilveler yakıştırmıştı. Çiçekler ve çiçek davranışları için yaptığı açıklamalarda ‘rastgele cinsel ilişki’, ’kısır metres’ ve gerdek yatağı’ gibi benzetmeler yapardı. Bu durumda elbette birçok kişi kendisini yadırgıyordu.

Ancak sınıflandırma sistemi olağanüstü güzeldi. Linnaeus’tan önce bitkilere oldukça uzun ve açıklayıcı adlar veriliyordu. Örneğin fındık domatesi şöyle yazılırdı:Physalis amno ramosissime ramis angulosis glabris foliis dentoserratis. Linnaeus bu uzun ismi Physalis angulata haline getirdi.
O günlerde adlandırma konusundaki tutarsızlıklar bitkiler aleminde pek çok karmaşa yaratıyordu. Bir botanik uzmanı, ’Rosa sylvestris alba cum rubore folio glabro’ ile, ‘’Rosa sylvestris inodora seu canina’ olarak adlandırılan diğerinin aynı bitki olup olmadığından emin olamıyordu.
Linnaeus onu Rosa canina olarak sadeleştirdi ve karışıklığı sonlandırdı.

Linnaeus’un sistemi düzenleme açısından son derece uygundur. Bunun yerine ikame edilecek başka bir sistem bugüne dek bulunamamıştır. Önceleri sınıflandırma sistemleri genellikle kişilerin kendilerine kalmış bir şeydi. Örneğin hayvanlarda şu şekilde kategoriler vardı:Vahşi-evcil , karada yaşayan-suda yaşayan , büyük-küçük. Veya Buffon, hayvanları insana faydaları açısından sınıflandırmıştı. Linnaeus canlıların tümünü fiziksel niteliklerine göre sınıflandırma işine kendisini adamıştı. Doğal olarak bu iş yıllarca devam etti. Systema Naturae‘in (Doğa Sistemi) 1735 yılındaki ilk baskısı 14 sayfaydı. 12. baskısı ise 3 cilt ve 2. 300 sayfayı buldu. Böylece 13. 000 kadar bitki ve hayvan türü adlandırılmıştı. O zamanlar bilim dünyasında bu konuda daha kapsamlı başka eserler de vardı. Örneğin İngiliz botanik bilgini John Ray yıllar önce yazdığı 3 ciltlik ‘Bitkilerin Tarihi’ kitabında 18. 600 adet bitki türü sınıflamıştı. Ama Linnaeus’un tutarlılık, düzen, basitlik ve güncellik gibi özellikleri daha üstündü.

Bitki ve hayvanlar dışında minerallerin ve hastalıkların sınıflandırılması ile de uğraştı. Linnaeus botanik bilgini, araştırmacı ve öğretmendi. Ama her insan gibi elbette onun da hataları vardı. O günlerde denizciler ve hayali geniş diğer gezginler, gördüklerini abartılı olarak anlatırlardı. Linnaeus bu öykülere inanır, sisteminde efsanevi hayvanlara ve canavar tipi insanlara da yer verirdi. Örneğin dört ayak üstünde yürüyen ve konuşamayan vahşi insana ‘Homo ferus’ adını vermişti. Gene sisteminde kuyruklu insan anlamında ‘Homo caudatus’ yer alıyordu.

Buna rağmen balinalar ile inekler, fareler ve karada yaşayan diğer bazı hayvanlar arasındaki ilgiyi görmüştü. Böylece onların Dörtayaklılar takımına ait olduğunu ilk saptayan kişi olmuştu. Daha sonraki yıllarda bu ilişki Memeliler olarak değiştirildi. 1774 yılında bir felç geçirdi, 4 yıl sonra öldü.

Çalışmaları
Linnaeus, her türün iki Latince kelimeden oluşan bir birim ile adlandırılmasında önermiş ve bu kullanımda ısrar etmiştir. Bu iki kelimelik yapının ilk kelimesi o yaşam formunun ait olduğu cinsin ismidir. İkinci kelime ise o cinsin değişik türlerini belirtmek için kullanılan ve türün genel özelliklerine bağlı olarak seçilmiş bağımsız bir kelimedir. Bu yaklaşım şimdi kullanılan iki kelimelik isimlendirme için bir temel teşkil etmiştir. Bu iki kelimelik isimler türlere ait bilimsel isimler veya türlerin sistematik isimleridir. Türlerin ayırt edilmesini daha da kolaylaştırmak için üç kelimelik isimlendirme kullanılmaktadır. Bilimsel adların doğru yazılması için; cins isimleri büyük harfle başlamalı, tür isimleri ufak harfle başlamalı ve yazar ismi ve yayın notu eklenmelidir.

Linnaeus'dan önce, bazen bir tanımlayıcı sıfat içeren bazen ise farklı birçok kelimeden oluşan bir isimlendirme kullanılıyordu. Bilim adamları aynı tür için farklı isimlerde kullanabiliyorlardı. Bu adlandırma bilim dünyasında birçok karışıklığa neden oldu. Linnaeus'un sistemi bitki ve hayvan türlerine verilen bu farklı isimlendirmeleri bir standarda ve kolay anlaşılan bir şekle kavuşturdu. Linnaeus sistemini cins, takım, sınıf gruplarını ekleyerek daha da geliştirdi.

İnsan sınıflandırması
Linnaeus insan'ın deri rengine göre ayırt ettiği dört değişik ırk tanımladı. Onu izleyen biyologlar da fiziksel özellikleri temel alan ırk grupları üstünde çalıştılar. Ne var ki, bu tür sınıflandırmaların bilimsel ve kesin olmadığı daha sonra anlaşıldı.

Bilimsel Eserleri
• Species Plantarum (Bitki Türleri)
Top